17 Nisan 2009 Cuma

mustafa kemal atatürk

arkadaşımız beyazkedi bloglar arası çok güzel bir etkinliğe ön ayak olmuş.hiç bir özel sebebi yokken atatürk ü anmak ve hakkındaki fikirlerimizi bir resmiyle paylaşmak adına.bende seve seve iştirak ettim.konu atatürk olunca benim söyliyceklerim tabiki onu anlatmaya yetmez.onun için çok kısa tutmaya çalışıcam.
önce burda paylaştığım resim üzerinden söylemek isterim ki.seçmekte oldukça zorlandım.o kadar güzel ve özel resimleri varki.her resimde başka bir atatürk var sanki.
savaş yılları üniformalı resimlerinde;vatanı kurtarma hırsı ve azmini;bölünüp parçalanmaya ramak kalmış bir ülkenin umudu tükenmiş milletini bir araya toplayışını;onlara sağladığı güven duygusunu;bu uğurda yitirdiği dava arkdaşlarının genç mehmetlerin derin üzüntüsünü;ona inanıp peşinden gelen fedakar türk milletinin umutlarının boşa çıkmadığını görmenin gurunu gördüm.
genç cumhuriyetin başındaki atatürk resimlerinde;bir ülkeyi baştan kurmanın heyecanını,hevesini;örnek olabilecek diplomat kişiliğini,yurtta ve dünyada barışa verdiği önemi;çiftçisi ile, esnafı ile,kadını ve erkeği ile el ele kalkınmaya verdiği önemi;pırıl pırıl aydınlık bir genç nesil yetiştirme çabalarını gördüm. çocuk sevgisini,hayvan sevgisini gördüm.çevreye verdiği değeri gördüm.baktığım her resimde başka bir atatürk gördüm.
anlıyacağınız biri diğerinden daha özel bir resim bulamadım ve rast gele üstteki resmi aldım.bu resimde sade vatandaş atatürk ü gördüm.dağda çobanla oturup sohbet edebilen,kapısının önünden geçtiği bir vatandaşın bahçesinde oturup çayını içebilen,yeri geldiğinde bir kır kahvesinde yada köşkün bahçesinde tavla oynayabilen.(şimdi bir kısım malum guruplar bunu kumar oynuyordu diye algılasalarda)

16 Nisan 2009 Perşembe

tığ işi çanta

örgü çanta
örgü çanta
örgü çanta

13 Nisan 2009 Pazartesi

türkan saylan


Orta yaşın ikinci yarısına yol almış biçok insanın çocukluk ve gençlik yıllarının korkulu hastalıklarından biri de cüzzamdır. Hastalığın ne olduğunu bilmesek bile adı ürkütmeye yetiyordu o yıllarda. Daha eskilerde bu hastalığa yakalananlar toplumdan dışlanarak ölüme terkediliyormuş. Çünkü insanlar kendilerine bulaşmasından korkuyormuş.İşte ilk gençlik yıllarımda gazetelerede gencecik ve güzel bir kadın portresi görüyordum sürekli. cuzzam hastalığına savaş açan, hastalara kol kanat geren, insanların korkularını yenmeye çalışan. Türkan Saylan adı daha o yıllardan kazınmıştı zihnime.Bu mücadelesine yıllarca şahit olduk ülke olarak.Destek verende oldu köstek olanda mutlaka. Onun sayesinde cüzzam korkulu rüya olmaktan çıktı.Daha sonraları Atatürkçü kimliğine,Cumhuriyete bağlılığına şahit olduk. cydd de verdiği mücadelelere,Anadolunun en ücra köşelerindeki kız çocuklarının hak ettikleri modern eğitimi alabilmeleri için verdiği mücadelelere.Ömrünü hep bu ülke ve insanı için yararlı işlere harcamış bir insan.Son günlerde ağır sağlık sorunları yaşadığını biliyorduk. Bugün malum operasyonlar çevresinde onunda evinin arandığını söylüyor tüm haber kanalları.Hemde evde kendisine kan verildiği esnada.İçim cız etti bunu hak edecek ne yapmış olabilir diye. google de kısa bir tur attım, hakkında okuduklarıma inanamadım.Sırf karalamış olmak için annesinin isveç asıllı olmasını bile kullanmışlar,sanki kötü birşeymiş gibi. O kadar üzüldüm ki,daha fazla birşey yazmak gelmiyor içimden. Bu konuda gerçekliğine inandığım wikipedia dan okumanızı tavsiye ediyorum öz geçmişini.